Güçyetmez, "15 milyon kişinin yaşadığı 11 ilimizi etkileyen depremlerde resmi rakamlara göre 50 bini aşkın yurttaşımız yaşamını yitirdi. On binlerce binanın yıkıldığı depremin gerçek bilançosu henüz ortaya çıkarılabilmiş değil. Depremin yarattığı yıkımın ve kayıplarımızın büyüklüğü ülkemizin, kentlerimizin, binalarımızın hatta halkımızın depreme hazırlıklı olmadığını bir kez daha, çok acı biçimde yüzümüze vurdu. Deprem ve sonrasında yaşananlar, yönetenlerin ülkemizin afetlere hazırlanması, halkımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması, yurttaşlarımızın huzur içinde yaşayabilmesi için hiçbir görev ve sorumluluğunu yerine getirmediğini açık biçimde ortaya koymaktadır" dedi.
DEPREM ÖNCELİKLİ GÜNDEM OLMALI
Deprem kuşağında yer alan ülkemizde, depreme hazırlıklı kentlerin oluşturulmasının hükümetlerin öncelikli politikası olması gerektiğinin altını çizen Başkan Güçyetmez, yapılması gerekenlerle ilgili olarak, "Konunun tüm paydaşları tarafından unutulan, görmezden gelinen, ihmal edilen, bilime rağmen kabul edilmeyen tüm konular hatırlanmalı, ele alınmalı, hukuki eksiklikler giderilmeli, yapı üretim sürecinin tüm aşamalarının uygun şekilde işlemesini sağlayacak kanunlar ve yönetmelikler bir an evvel çıkarılmalı, var olanların eksiklikleri tespit edilmeli ve yenilenmelidir. Liyakat, yetkinlik bir an evvel yapı üretim sürecinin bir parçası haline getirilmelidir. Yetkin mühendislik için 3458 sayılı kanun bir an önce değiştirilmelidir" şeklinde açıklamada bulundu.
RANTIN DEĞİL BİLİMİN IŞIĞINDA YÜRÜMELİYİZ
Türkiye'de ranta dayalı olmayan, halkın can ve mal güvenliğini önemseyen, dolayısıyla sorunlara bilim ve tekniğin ışığında bakabilen yönetim anlayışına ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Güçyetmez, şöyle devam etti:
"Başta depremler olmak üzere tüm afetlere yönelik politikaların ve atılması gereken adımların tüm boyutlarıyla neler olması gerektiği konularında, başta kamu kurumları ve karar organları olmak üzere hemen her kurum tarafından raporlar, planlar hazırlanmış ve kararlar üretilmiştir. Ancak son depremler sonuçları itibarıyla göstermektedir ki, alınan kararlar ve yapılan çalışmalar büyük oranda palyatif kalmış durumdadır. Dolayısıyla öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır.
3458 SAYILI MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK KANUNU DEĞİŞTİRİLMELİ
1938 yılından bugüne değiştirilmemiş olan 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Kanunu değiştirilmeli Meslek Odalarının kendi meslektaşlarını yetkinliklerine göre belgelendirme ve yetkilendirme hakkı getirilmelidir. Yapı Denetim Sisteminde proje denetimi ve uygulama denetimi birbirinden ayrılmalı, kamu bünyesinde ülke genelinde ihtiyaç duyulan yer ve miktarda idari özerkliğe ve güvenceye sahip “Etüt ve Proje Denetim Birimleri” oluşturulmalıdır. Yapı Denetim Kuruluşlarının oluşmasından, görevlendirilmesinden ve takibinden sorumlu olan tüm kurullarda Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ilgili Odaların temsilcileri yer almalıdır. Yapı Denetim Kuruluşları için sorumluluk sigortası zorunluluğu getirilmelidir.Nitelikli proje hizmetlerinin verilebilmesi için Meslek Odalarının önündeki engeller kaldırılmalı, proje hizmeti veren Mühendis ve Mimarlar için Odaların yetkilendirme ve denetleme hakkı olmalı, proje hizmet koşulları ve ücretleri Odalar tarafından belirlenmelidir. Yapı alanı 1500 m²’yi geçen her yapım işinde tam zamanlı olarak bir Şantiye Şefi bulundurulması zorunlu hale getirilmelidir. İnşaat Mühendislerine gereken değer verilmeli bilimsel ve mesleki gerçeklikler önemsenmelidir.
İMARDA KURALLAR DELİNMEMELİDİR
Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hakim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta bunun sonucunda da imar afları gündeme gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, yozlaşma kültürü büyükten başlayıp küçüğe doğru yayılmaktadır. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi/iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir. İmar planlarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması ve sürdürülmesi nitelikli katılımcılıkla mümkündür. İster yeni alanlar üzerinde yapılan çalışmalar, ister mevcut planlar üzerindeki tadilatlar olsun her türlü imar çalışması şeffaf, katılımcı ve tekniğine uygun olmak zorundadır. Tarımsal ve riskli alanların yapılaşmaya açılması sınırlandırılmalı, sorunlu, zayıf zeminlerde yüksek katlı konut ve benzeri yapılar için yapı izni verilmemelidir. İstisnai durumlarda kural ve kriterler titizlikle belirlenmeli ve denetlenmelidir. Sağlıklı yapılaşma, nitelikli bilimsel/teknik kurallar, nitelikli eğitim, nitelikli mesleki hizmetler, nitelikli müteahhitlik ve nitelikli kamusal denetim ile mümkündür."
GELECEĞİMİZ İÇİN OY KULLANACAĞIZ
Tüm Oda üyelerini 14 Mayıs'ta oy kullanmaya davet eden İMO Başkanı Burkay Güçyetmez, şöyle dedi: ‘’Bu seçimlerde yalnızca önümüzdeki beş yıl boyunca ülkemizi yönetecek cumhurbaşkanı için değil, aynı zamanda ülkemizin güvenli yarınları, çocuklarımızın umutlu geleceği için oy vereceğiz. Cumhuriyetimizi eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, laik temeller üzerinde yeniden inşa edebilme umudu için oy vereceğiz. Ülkemizin güzel geleceği, umutlu yarınlarımız için oy vereceğiz! Tüm üyelerimizi ve yurttaşlarımızı, 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nde oy kullanmaya, oylarına, sandıklara ve demokrasiye sahip çıkmaya çağırıyoruz."