İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyelerinden İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Fatih ALTAN ve Başkan Yrd. Dr. Öğr. Üyesi Sinan CANSIZ:
"Ülkemizin nüfus yoğunluğu haritaları ve deprem tehlike haritaları incelendiğinde nüfusun çoğunluğunun şehir merkezlerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Yakın zamanda meydana gelen depremlerin ülkemizin ekonomisi üzerinde oluşturduğu etkiler incelendiğinde nüfusun yoğun olduğu bölgelerde ekonomi aşırı derecede olumsuz etkilenmekte ve kentsel dönüşüm alan darlığı sebebiyle zorlaşmaktadır. Özellikle 1999-Gölcük depremi ile birlikte ülke sanayisinin ve nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde meydana gelen can ve mal kayıpları sebebiyle ülke ekonomisinde ciddi yavaşlama meydana gelmiştir. Oysaki bu durum 1994-Kobe depreminin farklı bir çeşidi olarak öne çıkmıştır. Bilindiği gibi 1994 Kobe depreminde Japonya’yı boydan boya etkileyen deprem sebebiyle ilk kez bir gökdelen deprem sebebiyle yıkılmıştır. 1994-Kobe depreminin Japonya ekonomisine 200 milyar $ zarar verdiği uzmanlarca tespit edilmiştir. Japonya gibi Türkiye’de nüfusun kentlerde yoğunlaştığı ve benzer bir büyük depremde ülke ekonomisinin yoğunlaştığı Marmara bölgesinde ciddi can kayıpları ve maddi hasarların oluşması beklenmektedir. Özellikle deprem sonrasında sanayide meydana gelecek duraklama ile birlikte ülke ekonomisinin ciddi şekilde etkileneceği tahmin edilmektedir.
Altan, özellikle büyük şehirlerimizde kentsel dönüşüm projeleri hızla ilerlemektedir. Bu dönüşümün orta vadede çözüm olabileceğini uzun vadede yetersiz kalacağını ve metropol şehirlerimizdeki göçü tersine döndürecek projelere de önem vermek gerektiğini savunmuştur. Kobe-1995 depreminin benzer etkilerini yaşamamak için ülke nüfusunun homojen olarak kırsal bölgelere ve nüfusun az yoğun olduğu şehirlere kaydırılması önem arz etmektedir.
Türkiye nüfusunun dörtte biri İstanbul’da ve yarısı ise dört-beş şehirde toplanmıştır. İlerleyen yıllarda bu nüfus dağılımının gittikçe daha çözümsüz bir hale gelmesi olasıdır. Bu nedenle insanlarımızı köylerinden ve kasabalarından ayırmayan projelerimiz olmalıdır. Devletimizin bu yönde güzel teşvikleri bulunmakla beraber yaşam şartlarını güzelleştiren adımların atılması da gerekmektedir.
Altan, yaşam şartları derken, önce barınma akla geldiği ve nasıl şehirlerde kentsel dönüşüm ile yaşam alanları ve güvenli siteler hedeflenmiş ise aynı şekilde köylerimizde de özel tasarlanmış projelerle yaşam alanları oluşturulmalıdır, dedi.
Daha da genelleştirirsek, kırsal dönüşümü başlatmamız gerekmektedir.
İstanbul Arel Üniversitesi bünyesinde, örnek köy çalışmalarımız devam etmektedir. İnsanların yaşam alanlarını hem metropol şehirlerden, hem depremlerden hem de sosyolojik ve psikolojik yıpranmalardan uzak tutmalıyız. Konutları yörelerin yapısına uygun şekilde ahşap, toprak ve taşlardan oluşturarak, çevre dostu, sağlıklı, mühendislik hizmeti almış köyler oluşturulmalıdır. Konut projeleri; yüzme havuzları, çocuk parkları, piknik alanları, spor alanları ile birlikte gençler için şehirlerdeki imkânların hepsini içermelidir. Böylece insanlarımız bu özlediği yaşam tarzına kolayca erişebilmelidir.
Bu kırsal bölgelerde ekonomiyi destekleme amacıyla tarımsal üretimi endüstri ürünlerine dönüştürecek fabrikaların planlanması bölgeleri daha cazibeli kılacaktır. Böylelikle daha nitelikli ürünler elde edilip yurt dışına ihracat imkanı sunulabilecektir. Ayrıca ülke ekonomisinin farklı bölgelere dağılması sebebiyle doğal afetlerden daha az etkilenmesi sağlanabilecektir.
Bu projeleri destekleyen planlı ürünler yetiştirilmesi durumunda devlete de ekonomik yük getirilmemiş olacaktır.
İstanbul Arel Üniversitesi olarak ülkemizi %80 ormana kavuşturacak, kırsalda insanlarımızı sağlıklı ve güvenli konutlara ulaştıracak bir projemiz bulunmaktadır. Bu projemizi devletimiz ile paylaşmayı ve hayata geçirmeyi arzu etmekteyiz.
Ülkemizin son zamanlarda yapmış olduğu konut projeleri atağına mutlaka eklenmesi gereken bu proje de geç kalınmaması gerekmektedir.
Kırsal dönüşüm, ülkemizin kaçınılmaz sonudur."
09.09.2022 12:39:31