İzmir ve Türk ekonomisi için değer yaratan uluslararası ölçekte yatırımların adresi olan İzmir Serbest Bölgesi; “Yeşil Serbest Bölge” olma vizyonu çerçevesinde önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.
İzmir Serbest Bölgesi Sürekli Eğitim Merkezi (İZSEM) tarafından 5 Haziran Dünya Günü ve Çevre Haftası kapsamında düzenlenen “Yeşil Serbest Bölgeler ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” başlıklı konferans, Bölgede faaliyet gösteren firmaların temsilcilerinin katılımı ile gerçekleşti.
// İŞTE ÖNCELİKLİ ETKİLENECEK SEKTÖRLER
Konferansta konuşan İZBAŞ Teknik Danışmanı ve Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuri Azbar, 2026 yılı ile birlikte Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracatta maliyet unsuru olacak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) hakkında detaylı bilgiler verdi.
2023-2025 yılları arasının uygulamada geçiş dönemi olduğunu anımsatan Azbar; 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla öncelikli olarak demir çelik, çimento, gübre, alüminyum ve elektrik sektörlerine uygulanacak SKDM ile Türk ekonomisi ve ihracatçı firmalarının yeni bir maliyet unsuru ile karşı karşıya kalacağına dikkat çekti.
// İHRACATIMIZIN %45-50’Sİ AB ÜLKELERİNE
Sistemin 2030 yılına kadar hemen tüm sektörleri kapsayacağını vurgulayan Nuri Azbar, firmaların Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) üzerinden sertifika almaları gerekeceğini; bu sertifikaların maliyetinin ise haftalık ETS fiyatlarına dayalı olarak €/ton CO2 için hesaplanacağını kaydetti.
Bugünkü hesaplamalara göre, ihracatının yüzde 45 ilâ 50’sini AB ülkelerine yapan Türk firmalarının, yıllık 20 milyar Euro ek maliyet ile karşı kalmalarının yüksek ihtimal olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nuri Azbar şu değerlendirmeyi yaptı:
// “YA YUMRUK YİYECEĞİZ YA DA TOKALAŞACAĞIZ”
“Bu maliyeti azaltmak ya da artırmak bizim elimizde. Sözgelimi karbon fiyatının 50 euro/ton olması durumunda, 100 euro değerindeki çimento ihracatının 22 eurosu Sınırda Karbon Vergisi olarak ödenecek. Bu sistemden en fazla etkilenecek ilk üç ülke Rusya, Çin ve Türkiye olacak. Bizim gibi ülkelerin tepesine inmek üzere havaya kalkmış yumruk var. Bu yumruğu yüzümüze yiyebiliriz ya da akılcı politikalarla krizi fırsata çevirerek yumruk yapan el ile tokalaşabiliriz. ETS kapsamında kotasının altında karbon emisyonuna sebep tesisler, aradaki farkı ihtiyacı olan, yani kotanın üzerinde karbon emisyonuna sebep olan tesislere satabilecek. Bu mekanizma, akılcı politikalarla 2026 sonrasına hazırlanan şirketler ve hatta ülkeler için ciddi bir gelir kapısı anlamına da gelecek. Türkiye yıllık 452 milyon CO2 salımı ile gelişmiş ülkelerin gerisinde. Ancak bu veri bizi rahatlatmamalı. Çin ve ABD gibi ülkelere göre emisyon değerlerimiz düşük, ancak emisyon salımı en hızlı artan ilk 10 ülke arasındayız.”
KUTU
İZBAŞ KARBON AYAKİZİNİ İKİ YILDIR HESAPLIYOR
İZBAŞ Teknik Danışmanı Prof. Dr. Nuri Azbar, Bölgenin “Yeşil Serbest Bölge” olma vizyonu çerçevesinde karbon ayak izini iki yıldır hesapladığını, enerjide öz tüketiminin önemli bir bölümünü de yenilenebilir enerji kaynaklarından karşıladığını belirtti.
Hangi sektörde faaliyet gösterdiğine bakılmaksızın tüm firmaların kurumsal ve ürün bazında karbon ayakizlerini hesaplamaları gerektiğinin altını çizen Azbar; Dünya Bankası’nın desteği ile TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından yürütülen “Türkiye Yeşil Sanayi Projesi” çerçevesinde, Kobi’lerin Yeşil Dönüşüm mevzuatlarına uyumunu ve teknik yardım almalarını sağlamak amacıyla 1831-Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentörlük Çağrısı açıldığını, programa katılan firmalara %90’a kadar hibe destek sağlandığını anımsattı.
KUTU
EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ NASIL İŞLEYECEK?