Uzman Klinik Psikolog Mustafa Eldek bu konu hakkında bilgiler verdi.
Psikiyatrik rahatsızlıklar, çeşitli nedenlerle kişinin düşüncesinde, ruh halinde ya da davranışlarında sorun olması halidir. Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), insanların tekrar eden, istenmeyen düşünceleri, fikirleri veya sansasyonları (takıntıları) yineleyici bir şekilde yapmaya (zorlayıcı davranışlar) yönlendirdikleri bir kaygı bozukluğudur.
Obsesyonlar istenmeden akla gelen, kişiyi rahatsız eden, bireyin iradesi ile uzaklaştıramadığı, inatçı bicimde tekrarlayan, benliğe yabancı (ego-distonik) düşünceler, dürtüler ya da hayallerdir. Kompulsiyonlar ise haz amacı olmayan, çoğu zaman obsesyonların yarattığı kaygıyı azaltmayı amaçlayan ya da korkulan sonuçları engellemek için yapılan davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Sıklıkla obsesyon ve kompulsiyon birlikteliği vardır. Erişkin hastalar tarafından en sık tanımlanan obsesyonlar, görülme sıklıklarına göre; kirlenme (%39), kuşku (%25), simetri (%12), somatik (%9), dini (%7), ve cinsel (%6) obsesyonlardır. En sık rastlanan kompulsiyonlar ise, sıklık sırasına göre; kontrol etme (%35), temizleme (%27), tekrarlama davranışları (%11), düzenleme (%6) kompulsiyonlarıdır
Bozukluğun gelişim riskleri öncelikle aile öyküsü, stresli yaşam olayları, travmatik olaylar ve diğer ruh sağlığı bozukluklarının eşlik etmesidir. Genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın herhangi bir yaşta görülebilir. Erkeklerde daha erken yaşlarda başlar, kadınlarda daha sık görülür.Obsesif kompulsif bozukluklar, sıklıkla beraberlerinde depresyon görülmektedir.
Obsesif kompulsif bozukluğu olanlar her şeyden önce korku ve çekingenlik özellikleri gösterirler. Kendilerine olan güven duygusunun azlığı, sosyal tanınma ve kabul ihtiyaçlarının çok belirgin bir şekilde kendini göstermesine neden olur. Yalnız kalma ve terk edilme korkuları nedeniyle kişisel ihtiyaçlarını, diğer sosyal ihtiyaçlarının gerisine alarak, verici bir davranış̧ içine girerler.
Unutulmamalıdır ki Obsesif Kompulsif Bozukluk tedavi edilmez ise:
• Ritüel davranışlarla meşgul olmak için harcanan aşırı zaman artışı
• Sık el yıkamadan kaynaklanan kontakt dermatit gibi sağlık sorunlarının görülmesi
• İşe, okula veya sosyal aktivitelere katılmada zorluk
• İkili ilişkilerde problemlerin artması, iletişim kopması
• Genel olarak düşük yaşam kalitesi
• İntihar düşünceleri ve davranışlarının görülmesi
• Beraberinde diğer psikolojik rahatsızlıkların eşlik etmesi (depresyon, sosyal fobi gibi.)
Uzman Klinik Psikolog Mustafa Eldek,''Çalışmalarda bilişsel davranışçı terapinin en az ilaçlar kadar etkili olduğu ve özellikle hafif-orta şiddetteki birçok danışanda ilk tercih olması gerektiği bildirilmektedir. Dikkat edilmesi gereken iki nokta vardır. Tedavi sürecinde dalgalanmalar olabileceği unutulmamalıdır. Dönem dönem tekrarlar ya da takıntılar artabilir. Bu durumu rahatsızlığın geri gelmesi olarak yorumlanmamalıdır. Asıl önemli olan sabırlı ve istikrarlı olmaktır. Sizlerde bu konuda rahatsızlıklar yaşıyorsanız profesyonel bir destek alınması gerekmektedir.''dedi.